Son günlerde çevremde fark ettiğim bir şey oldu. Bir işi yapma konusunda ne kadar motive veya heyecanlı olunursa olunsun, eğer zorundalık yoksa o işe başlanması çok ama çok zor oluyor. Bir noktada motivasyon sönüp bir hiç olana kadar da türlü bahanelerle erteleniyor. En sonunda ise geriye yalnızca havada uçuşan fikirler ya da henüz işin çok başındayken yarım bırakılmış şler yığını kalıyor. Ve bence ben de çok farklı değilim.
Bir işe başlamak, çalışmaya başlamak, düşünmeye başlamak… Bunlar zor ve devam ettirmekten bile çok daha zor geliyor.
Yıllar boyunca zihnimde oluşmuş binlerce fikir ve asla başlanmamış bir sürü heyecanım oldu. Sadece bu değil; yapmak zorunda olduğum bir işe bile başlayabileceğim en son dakikada başlarım hep. Bazen uyanmama rağmen güne olabileceğim en geç saatte başlarım, bazen birilerine dönmem gereken en geç saatte dönerim, bir yere yetişeceksem bile evden çıkabileceğim en geç zamanda çıkarım. Neden başlamak bu kadar zor gelir bilmiyorum. Böyle zamanlarda aklımda beliren bir kişisel gelişim sözü var; başlamak yolun yarısıdır. Bu bana komik gelen bir ifade çünkü bence başlamak asla yolun yarısı falan değildir. Bunu söylemiş bireye demek isterim ki Sen bir de sürdürmeyi gör!..
Yine de başlamanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Nedenini ise bir süredir düşünüyorum.
Mesela ben koşuya başlamak istedim, bilmemne marka ayakkabı almam şart dedim ve erteledim. Yazmaya başlamak istedim ama önce biraz okuyucu olayım, öyle başlayayım dedim. Erteledim. Terapi vermeye başlamak istedim ama önce mükemmel düzende oluşturulmuş bir oyun odam olmalı dedim, başlamadım. Bir projeye başlamak istedim ama önce fikrim en ince detaylarına kadar düşünülmüş dünyada eşi benzeri olmayan bir fikir olmalı dedim. Tezimi yazmaya erken başlayayım dedim ama önce tüm alanyazını okuyup sular seller gibi öğrenip müthiş bir donanım elde etmeliyim dedim. Bu liste öyle bir uzar ki…
Örneklerdeki ortak olanı siz de gördünüz mü?
Mükemmel olma arzusu. Basitçe elimdeki nereden geldiği belli olmayan mükemmellik tarifine uydurma çabası diyebilirim.
Sordum ki nereden geliyor bu mükemmellik arzusu?
Şimdi korkunç bulduğum bazı iç fısıltılarla yüzleşmem de tam olarak bu sorudan sonra oldu. Ben bu fısıltılara; zihnimin kıvrımlarına yerleşmiş ve yaşamım boyunca her an kulağıma fısıldayan hımhımlar adını vereceğim. Bunların hımhımlar; “Kötü bir ürün bana yakışmaz.” , “Yarım yamalak iş yapacağıma hiç yapmam daha iyi.” , “Ben baştan savma iş yapacak bir insan değilim.” veya "Yaptık mı tam olsun." gibi şeyler söyleyip duruyorlar.
Kulağa harika geliyor değil mi?
Kesinlikle evinizin duvarını boyatacağınız boya ustasından duymak isteyeceğiniz tarzda cümleler bunlar. Ne var ki o duvar ustasının yıllar önce mesleğe başlamış olması gerektiği gerçeğini bazen unutuyoruz. Ve bu sözler benim kulağıma o kadar da müthiş gelmiyor ne yazık ki. Çünkü kulağımın arkasında fısıldanan bu düşünceler aslında zihnimdeki başka varsayımlardan besleniyor. Ve aslında bu da kendimi düz bir insanın çok ötesinde bir yerde görmemle alakalı olabilir.
Uzman ve yetkili bireyler bunları da araştırmışlar. Mükemmeliyetçilik bazı boyutlarıyla kulağa mükemmel gelse de, görünen o ki bazı boyutlarıyla da erteleme ve psikolojik sıkıntılar ile ilişkili gibi. Yani bazı mükemmeliyetçi bireyler mükemmel olamadıkları gibi, işe de başlayamıyorlar veya sürdüremiyorlar.
Ayrıca hani zihnimde yaşayan eksik işi kendime yediremediğimi fısıldayan hımhımlar var ya. Heh. Bir de bakmışlar ki mükemmeliyetçilik narsisizmle de ilişkili olabilir. Kim bilebilirdi ki?
Araya giriyorum: Kimse tam anlamıyla bir şey değildir ama hepimiz her şeyin bir yerinden bir şeyleri almışızdır.
Ve ben demiyorum ki hadi şimdi burada bunun kaynağına ineyim ve çözeyim. Ben diyorum ki bir şeyle mücadele edeceksem neyle mücadele ettiğimi bilmem güzel bir başlangıç.
Ben bunu düz bir insan olduğumu hatırlayarak aşıyorum sanıyorum. Benim taktiğimi söyleyeceğim. İşleri ertelemeye, kötüye gittiği anda yarım bırakmaya ve kendimi eleştirmeye başladığım anda hop aynanın karşısına geçip “Sen kimsin ya mükemmel çıkaracakmış bababababa…” diyorum çocuklar duymasındaki eril birey Haluk gibi. Sonra da kendimi haklı bulup işime başlıyorum ya da devam ediyorum. İyi geliyor yani.
Çünkü dünya benim çıkardığım işin kalitesini çok da umursamıyor gibi gözüküyor.
Bence dünyadaki küçücüklüğümüz ve sıradanlığımız üzerine daha fazla düşünmeye zaman harcamalıyız. Ve buna minnettar olmalıyız.
✨No offence✨ Unutmamak lazım ki mükemmeliyetçiğin, narsizim denilen şeyin ve hatta ertelemenin zibilyon tane boyutu ve yansıması var. Kimsenin hiçbir şey bilmediği yerde bir insan her şeyi bilebilir diyerek sizi bana güvenmeyip google scholar'a davet ediyorum. Kaynak aldığım iki üç makaleyi de iliştirdim.
_____
Bieling, P. J., Israeli, A. L., & Antony, M. M. (2004). Is perfectionism good, bad, or both? Examining models of the perfectionism construct. Personality and Individual Differences, 36(6), 1373–1385. https://doi.org/10.1016/s0191-8869(03)00235-6
Kurtovic, A., Vrdoljak, G., & Idzanovic, A. (2019). Predicting Procrastination: the role of academic achievement, self-efficacy and perfectionism. International Journal of Educational Psychology, 8(1), 1. https://doi.org/10.17583/ijep.2019.2993
Sederlund, A. P., Burns, L. R., & Rogers, W. (2020). Multidimensional models of perfectionism and procrastination: seeking determinants of both. International Journal of Environmental Research and Public Health, 17(14), 5099. https://doi.org/10.3390/ijerph17145099
Smith, M. M., Sherry, S. B., Chen, S., Saklofske, D. H., Flett, G. L., & Hewitt, P. L. (2016). Perfectionism and narcissism: A meta-analytic review. Journal of Research in Personality, 64, 90–101. https://doi.org/10.1016/j.jrp.2016.07.012
Comments