top of page

my kink is googling "... kaç yaşında?"

  • Yazarın fotoğrafı: Nazlı Vuran
    Nazlı Vuran
  • 3 Ağu
  • 2 dakikada okunur
ree

Sanırım hayatımın belli başlı zorluklardan sonra bir yerlere gelmeyi başarmış insanların yaşlarını googleladığım yaşlardayım.


Deniz Dülgeroğlu dişçiliği bıraktığında kaç yaşındaydı bilmiyorum ama bir reklam ajansında çalışırken yaşamdan bunalmış bir halde podcast yapmaya başladığında 35 yaşlarında olduğunu artık biliyorum. Melike Şahin o deli şarkıları yazdıracak acıları ne zaman yaşamıştı emin değilim ama Türkiye’nin yeni kraliçesi olmaya aday olduğu şu günlerde 36 yaşında. Kalben’in ilişkilerinde hiç sınırlarını koruyamadığı yaşlarını bilmiyorum ama şimdi kimseye eyvallahı olmadığını söylediği günlerde, 39 yaşında. Caner Özyurtlu sanıyorum ki bir süre önce Atina’ya taşındı ve şimdilerde daha sakin daha az huysuz olduğundan söz etmiş en son videolarında, 39 yaşında. Erkan Can üç yıl önce Caner Özyurtlu’nun programına konuk olmuş ve yaşamını biraz şekillendireceğini artık kendi işlerine odaklanacağından söz etmiş tali yola çıkmak diyerek metaforlaştırdığı kendine has hoyrat üslubu ile, Erkan Can 66 yaşında. Bu satırları yazmaya başlamadan hemen önce Albert Camus’nün Yabancı romanını bitirdim. Camus romanını yazmaya başladığında 26, bitirdiğinde 28 yaşındaymış. İtiraf ediyorum, buna canım bir hayli sıkıldı. Sonra Nobel ödülünü 43 yaşında kazandığını öğrendim, rahatladım.


Hayatı oyunlaştırmadan yaşayamadığım için son zamanlarda kullandığım Finch isimli kişisel geliştiren sanal bebek oyunundan öğrendiğim kadarıyla “Lost” yani kaybolmuşluk hissi, bir duyguymuş. Şöyle biraz araştırdım, bunu destekleyen bilimsel bir bilgiye erişemedim. -ama bunu şimdilik görmezden geleceğim - Kaybolmuşluk hissi bir duygudur ve otuzların üzerinde kim varsa bunun tam da 30’ların başlarının üzerine yapışmış lanet bir duygu olduğundan söz ediyor.

Ben kaybolmuşluk duygusunu yer yüzünün ayakların altından çekilmesinin ardından uzay boşluğunda öylece süzülmeye benzetiyorum. Seni yaşamda tutmaya yetecek kadar oksijenin olmasını da nasıl algılamak istersen algılayabilirsin. Bu kimine göre bir çeşit işkence.

Ama ben böyle düşünmüyorum.


Artık hayatta sadece yola çıkmaya cesaret edenlerin kaybolmuş hissettiğini biliyorum. Ve ancak yola çıkmaya cesaret edebilenlerin kaybolmadığını, evinin en başından beri kendileri olduğunu keşfettiğini biliyorum. Erin Hanson da şiirinde sanırım ki böyle bir şeyden söz ediyor.


Sen kendi evinsin. Belki bazı camları kırık, zemininde gözyaşı lekeleri var. Belki keşke olmasaydı dediğin şeyleri kapattığın pek çok kapısı var ama kitap raflarında bir bilgelik var. Ve eğer duvarlarında geçmişten kalma çatlaklar varsa da bırak içeriye biraz ışık girsin.*


Bir ay sonra otuz yaşıma gireceğim ve yeryüzünde geçirdiğim otuz yılın hayat ile ilgili her şeyi halletmek için yeterli olduğunu sanacak kadar az yaşadığımı yeni fark ediyorum. Çocukken çocuk yerine konmaktan nefret ederken otuzlarımda fark ettiğim toyluklarımı şu sıralar eski bir dostu kucaklar gibi kucaklıyorum. Damağımda yaş pastanın üzerinden parmakladığım şekerli margarin tadı, burnumda lisemin sıralarını sarmış mandalina kokusu var.


Not: Erin Hanson, Avusturya’lı genç bir şair, chatgpt diyor ki bu şiiri yazdığında 21-22 yaşlarında olmalı, birkaç ay önce de 30 yaşını doldurmuş. Bundan hiç hoşlanmadım.


*orginalini okuyunuz: you are your home - erin hanson (chatgptnin çatpat çevirisi)

Yorumlar


Uzman Psikolog Düz İnsan, 2024

bottom of page