Önce biraz geriye gitmek istiyorum.
Şimdilerde bu meslek seçim süreçleri nasıl yürüyor emin değilim ama bizim zamanımızda şöyle yürüyordu; derslerdeki başarı düzeyine göre karşına bir meslek listesi çıkıyordu ve sen ne düzeyde başarılıysan yetkili bir abi veya abla sana seçeceğin mesleği söylüyordu.
Şimdi biraz daha geriye gidelim; 90’ların çocukları iyi bilir, solo test denilen tek başına oynayabildiğin küçük bir plastik oyuncak vardı. Daire şeklinde bu oyuncağın pinlerini birbirinin üzerinden atlatarak en az sayıda pini üzerinde bırakmaya çalışırdık çünkü geriye kalan pin sayısına göre zeka düzeyimiz belirlenirdi. Zekanın bazı kategorileri olurdu elbette; çok zekiler bilgin, zeki ; az zekiler başarılı, normal, tecrübesiz; zeki olmayanlar da beyinsiz, gerizekalı gibi yerlerde kategorilenirdi. Oyun tam olarak bu şekildeydi:
Eğer oynarken biri seni izlemiyorsa beyinsiz çıkma ihtimalinin seni daha az gerdiği bir gerçekti ki ben çoğu zaman zeki veya kurnaz çıkmakla bir hayli gurur duyardım. Bu sayede de zeki olduğumu bilirdim. Testin sonucunda hiçbir zaman bilgin çıkamamıştım ve zaten daha ilkokuldayken bu yaşamda bir bilgin olmayacağım gerçeği ile bir hayli de barışıktım. Ama normal veya aptal olmadığıma da memnundum.
Biraz büyüdük, işler civcivlendi. Her zaman karşımıza bazı listeler, sıralamalar ve kategoriler çıktı, bunların yanında solo testin kategorizasyonu o kadar zalim gelmiyordu. Bir arkadaş grubuna girmenin, sevgili falan edinmenin derdine düşmüş olmamız gerekirken, bize yetişkinken yapacağımız mesleğimizi seçmenin zamanının geldiğini söylediler. Hiçbirimiz şaşırmadık, hepimiz zaten bu günü bekliyorduk. Solo testlerimizde hazırlanmıştık.
Kurşun kalemlerimizi ve kalemtraşlarımızı sıkı sıkı tutarak gardımızı boğazımıza kadar çektiğimiz hallerimizle sınavlarımıza girdik. Sonra hep beraber tek sıra haline gelip sonuçların açıklandığı günü bekledik, sonuçlar açıklanınca herkes kendisine biçilen sıralamaya geçti.
Dedim ya, ben bir bilgin değildim. Bununla barışıktım. Ama olabilirdim çünkü benden biraz büyük ve biraz yetkili abi ve ablalar bana istersem solo testte geriye bir pin bırakan bilginlerin arasına girebileceğimi söyleyip duruyordu. Ailem gururluydu, hepsi tıpı kazanabileceğimden emin gibiydi. Sonra ani bir kararla sayısal bölümünden eşit ağırlık bölümüne geçerek pek çok bireye başarabileceğim iyi bir şeyden vazgeçmenin şokunu yaşattığımı hatırlıyorum. Bu hiç olmadığı kadar keyif vermişti.
Mutluydum, çünkü ben zaten bilgin olmak gibi bir derdim olmadığını herkesin gözüne sokmuştum. Ve oyunun başında herkeste oluşan hayal kırıklığının rahatlatıcı bir etkisi vardı. Ve de gerçekten istersem başarabileceğim motivasyonel konuşmalar olması gerektiği kadar sahici gelmiyordu.
Solo testlerimde çıkan sonucuma sadık kalarak, arkadaşlarımla art arda girdiğimiz sıralamadaki yerime uygun olan mesleği seçtim.
Aslında teste göre mühendislik, fizyoterapi veya hukuk bölümlerinde olmam gerekirdi ama ben mühendisliğin ne anlama geldiğini bana binlerce kez anlatsalar da bir türlü anlayamamıştım, birilerine dokunma fikri midemi bulandırıyordu ve hukuk da biraz sıkıcıydı. O yüzden solo testte 100 puan alan normal bireylerin olduğu alanı seçip, psikoloji okumaya karar verdim.
Peki ben istersem her şeyi başarabilecek dahi olsam, gerçekten de her şeyi yapmama gerek var mı?
Bence bunun cevabını ben çok küçük yaşlardan beri biliyorum. Sadece bu cevap pek çok kişinin hoşuna gitmediği için kendimde bir anormallik olduğunu düşünmüş olabilirim. Ve hayır, bir şeyi çok başarılı yapabilecek olmam onu yapmam gerektiği anlamına gelmez. Bir şeyi yapmak sadece paşa gönlümü ilgilendiren bir durum gibi geliyor son zamanlarda. Kimse de buna itiraz etmiyor gibi gözüküyor artık. Çünkü günümüzde bizim anne babaların ekip, çocuklarına dayattıkları en iyi meslekler listeleriyle fena halde çuvalladıklarının farkındalar. Meğer öyle bir şey yokmuş. Şimdi bizi hiç uyarmadıkları bir gerçekliği yaşıyoruz; o da üniversite sınavıyla meslek seçtiğimizi sanırken otuz yaşına gelmiş hala hayatta ne olmak istediğine karar vermeye çalışan bişeyci bireyleriz hepimiz.
Mesele yalnızca meslek seçimi de değil.
Feci rekabet koşullarının bulunduğu piyasalarda herkes sıralamalarda üst sıralara çıkmak için canını dişine takmış durumda. Ama unutmayalım ki bize tam da az önce söz ettiğim dönemlerde kaynakların sınırlı olduğunu, bir kişinin birinci olabileceğini ve birinciliğin de müthiş havalı olduğunu üstelik birinci olursak bunun hayatımızdaki her sorunu çözeceğini söylediler. Bence bunu artık yemiyoruzdur. Belki de dünyanın kabuğuna sıkı sıkıya tutunmuş bir avuç düz insan olarak önümüzdekileri paylaştırmaya başlarsak ve başarının düz bir sayı doğrusu gibi uzanmadığını fark edersek; küstürdüğümüz paşa gönlümüzün gönlünü almayı başarırız, ne dersin?
Wokealert: Sözü geçen meslek grupları birer hayal ürünü olmasa da ardımdan uydurduğum sıralamalar ve solo test benzetmeleri kesinlikle hayal ürünüdür ve her şey ✨ironi ✨
Commentaires