Trafiktesin, araba kullanıyorsun ve olağan bir şekilde kırmızı ışıkta durdun. Bekliyorsun. Bir bekliyorsun, iki bekliyorsun ve bir süre daha bekledikten sonra kırmızı ışığın aslında beklediğinden çok daha uzun süredir yandığını düşünmeye başlıyorsun. Ne yaparsın?
Önce ben cevap vereyim, muhtemelen ilk olarak sağımdaki solumdaki arabalara bakarım. Onların da bu tuhaf durumu benim kadar tuhafsayıp tuhafsamadıklarını tartarım. Ve ona göre davranırım. Eğer arabalar geçmeye başlarsa ben de geçer, arabalar sakin ve olağan bir şekilde kalıyorsa ben de kalırım. O ışıkta geçen tek araba olmak istemem. Eğer herkes arabadan inip trafik lambasına vurmaya başlarsa ve bana da bunu yapmamı söylerse, belki bunu bile yapabilirim. Sonra bunu neden yaptığımı asla anlamayacak bile olsam da bunu yapabilirim. Eğer bir polis gelip de işe gidebileceğim tek yol olan o yolu sadece canı istediği için kapattığını ve geri dönmemi söylerse de muhtemelen yine sağıma soluma bakar, herkes buna boyun eğdiyse, ben de boyun eğerim. Çünkü yetkili üniformalı bir adam, otoritedir. Bir de söz dinlemenin önemiyle büyümüşümdür.
Üzücü değil mi?
Tam bir hafta önce uyanmak için yatakta yuvarlanırken eşimin bana gelip Instagram'ı kapattıklarını söylediği anı çok net hatırlıyorum. Bir saniye, bu doğru değil. O kadar da net hatırladığımı söyleyemem. Önemsiz bir andı. Ama şöyle bir tepki vermiş olmalıyım: "Hııı evet, olabilir. Şaşırtıcı değil.” Sebebini bile sormadan, düşünmeden ve daha kötüsü hiç ama hiç şaşırmadan verdiğim tepki bu olmalı.
Bir sosyal medya mecrasının öylece kapatılmış olduğu haberinin beni olması gerektiği gibi şaşırtmamış olması ve instagramsız yaşamlarına başlamış diğerlerine katılmam son zamanlarda işittiğim onlarca haber kadar üzücü.
Belki sen de benim gibi çok da şaşırmadın.
Instagram'ın kapatılma haberini aldıktan sonra herkes gibi ben de gereğinden uzun süre yanan kırmızı ışığın önünde bir süre bekledim. Trafik lambasının işgüzarlığına öfkelenip sadece işine gücüne devam etmek isteyen düzinelerce insanla birlikteydim. Ve baktık ki saatlerdir bekliyoruz. Burada bir tuhaflık vardı. Tüm trafik insanları olarak sağımıza solumuza baktık, diğerlerinin ne yaptığını görmeye çalıştık. Ama herkes rahat gibiydi. Herkes kanıksamıştı sanki. Bu içimizde tuhaf bir burukluk bıraktı ama o ilk anlarda bunu sorun etmedik.. Sonra yetkili takım elbiseli bir trafik beyi geldi, bize bundan sonra o yolu kapattığını söyledi. Sebebi de o yol, bildiğimiz yollardan değilmiş, yola giren yollu olurmuş bu da işte toplumsal değerler falan bir şeyler geveledi. İşimize nasıl gideceğimizi sorduk, duymamış gibi yaptı.
Böyle şeylere şaşırmamak ve sessizce olanı kabul etmek beni üzdüğü kadar seni de üzüyor mu? Bundan dolayı da sen de benim gibi başta kendine, sonra sağındaki solundaki insanlara, sonra olayla alakası olmayan trafik lambasının direğine- öfkenden biraz kırıntı kalırsa da- yetkili bireylere öfkeleniyor musun?
Şimdi biraz duralım. Ve neler olduğuna bir bakalım.
Trafik lambasının önündeki görünmez sınırın gerisinde bekleyen insan grubunun bir üyesi olarak yaptıklarımızın sebepleri var. Buna basitçe, uyma demişler.
Kulağa aşırı yetkili bir ablanın sözleri gibi gelmesin ama yıllar boyunca yapılmış araştırmalar gösteriyor ki insanın herkesin yaptığı bir şeyden farklı bir şey yapması hiç o kadar da kolay bir şey değil. Çünkü toplumlar ve otoriteler uymayan kişiyi hizaya getirme konusunda her zaman çok yetenekli. Konu düz insan olarak tamamiyle bizim suçumuz olmayabilir yani. Bu noktada derin nefes alıp, kendimize ve konuyla alakasız insanlara yüklenmeyi bırakalım ve ne yapabileceğimize bakalım çünkü bu şey bireyin grupta önemsiz olduğu anlamına da gelmiyor. Unutmamalıyız ki eğer toplumlar ve otoriteler; kendilerine uymayanları susturmayı ve herkesi kendine uydurmayı hep başarabilseydi; o zaman yaşamda hiçbir zaman değişiklik olmazdı.
İşte karşımıza göz bebeğimiz azınlık etkisi çıkıyor.
Uzman bazı bireyler diyor ki, azınlık, çoğunluğu değiştirebilir. Ama tutarlı ve süreğen olduğu sürece. Tutarlı bir şekilde tüm azınlık bireyleri olarak aynı şeyi söyler ve hep söyler, bıkmadan usanmadan da dile getirirsek, işte o zaman değiştirebiliriz. Fazla mı iyimser? Bilmem, bence değil. En azından bilim arkamızda.
Bu yüzden bence kendimize, ona buna ve daha önemlisi trafik lambasına öfkelenmeyi bırakalım. Bir avuç olan öfkemizi doğru yerlere yöneltebilelim. Bence zaten bunu yapmaya da başladık. Sadece ihtiyacımız olan şey tutarlılık ve süreğenlik. Formül basit gibi.
Çünkü kabul edelim, kim olursak olalım hepimiz daima toplumun bir yerlerinde azınlıktayız.
✨Wokealert ve diğer şeyler✨Bu eserde hiçbir trafik lambası zarar görmemiştir. Uzman bireyler referansı için Serge Moscovici ve azınlık etkisini googlelayabilirsin. Eğer ki gruptan sapan bir kişinin tüm grubu etkileyebileceği üzerine tadından yenmez bir film arayışın varsa, yazının başındaki görselde de kullandığım 12 Kızgın Adam filmine göz atabilirsin.
Comments